Apple, Steve Jobs’tan Kopuyor mu?
“Her zaman yalnız biri oldum.” Steve Jobs kendini bu sözle özetlemişti. Hayallerinin gerçeğe dönüştüğü, o meşhur vadinin bir yerlerinde doğmuş, terk edilmiş ve onu karşılıksız seven bir ailenin yanında bulunmuştu. Her zaman dışlanan olmuştu; okulda, arkadaşları arasında, iş yerinde ve aşkta… Belki başka bir zaman Steve Jobs’ın hayatına daha detaylı olarak bakabiliriz. Çünkü Los Altos’un kayıp çocuğundan, Silikon Vadisi’nin prensi olmasına yapılan inanılmaz bir yolculuk ayrı bir yazı gerektiriyor.
Her şey 1 Nisan 1976’da, Steve Jobs’ın garajında, Jobs ve Wozniak ikilisinin ilk ürettiği Apple bilgisayar ile başladı. Vizyonları çok netti: Bilgisayarları insanlaştırmak ve teknolojinin gözbebeği olabilmek adına tasarımlarını en üst seviyeye taşımak…
Üniversite yıllarından itibaren eski filozofların, şairlerin ve Zen ustalarının akılları Jobs’u büyülemişti. “Sokrates ile bir akşam üstü geçirmek için tüm teknolojimizi feda ederdim.” Bu söz bile etkilenmiş olduğu felsefi güçlerin ne denli büyük olduklarını anlatıyor.
Zaten bir müddet sonra “Yüreğimin sesini dinlememem için bir sebep yok” diyerek Atari’deki işi dâhil tüm işlerini bırakarak Hindistan’a, onu sonsuza kadar değiştirecek yolculuğa çıktı. Mistik bilgeliğin, Hindu gurularının, Ganj Nehri ve Himalayalar’ın peşinde geçen tam 7 ay…
Döndüğünde, “Öğrendiğim en büyük şey önsezi oldu’’ demişti. O andan itibaren önsezi denilen erdeme ve deneysel bilgeliğe zekadan daha büyük önem yüklemiş, karakterinin oluşumunda ve liderlik vasıflarının şekillenmesinde büyük bir rol oynadığını da her defasında yinelemiştir.
Zen felsefesi ve minimalist düşünceyi teknoloji ile birleştiren çok ender insanlardan biridir Jobs… Apple’ın yükselişinde ve dünya üzerinde bağımlılık derecesinde kullanıcılar edinmesi konusunda, markanın ürün tasarımlarına bakmamız yeterli olacaktır. 2007 yılı ilk Iphone’u düşünün mesela… Ipad, Ipod, Mac… Hepsinde bir sadelik, hepsinde minimalist düşüncenin, Zen felsefesinin teknoloji ile kaynaşmasını görebilirsiniz. Çünkü bu felsefelerin temelinde yatan şey SADELİKTİR…
Platon’un “Önemli olan hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır.” sözü minimalist yaşam tarzını çok iyi yansıtır.
JOBS’UN ARDINDAN…
Steve Jobs 2011 yılında aramızdan ayrıldı. Hepimiz biliyoruz ki, ondan sonra Apple’ın CEO su Tim Cook oldu.
Yine bu yazının başlığına dönecek olursak, Apple’ın 10.yılına özel olarak çıkan “X” modeli ile başlayan ve geçen günlerde tanıtımı yapılan 11 modeli ile tasarımsal olarak radikal değişikliğe gittiğini hepimiz gözlemliyoruz. Önümüzdeki yıl tamamen farklı tasarımlı bir Iphone ile karşılaşacağımız söylentileri ise şimdiden ayyuka çıkmaya başladı.
Burada dikkatinizi çekmek istediğimiz, X modeli ile başlayan tasarımsal dönüşümün ne kadar Steve Jobs’ın felsefesi ile uyuştuğu? Sadelik anlayışının yanında, mükemmeliyetçi olan Jobs yaşamış olsaydı, X modeli ile başlayan ve eleştirilerin en başında yer alan çentik ekran olur muydu? Jobs buna müsaade eder miydi? Bizce hayır, kesinlikle etmez! O mükemmeliyetçi yapısı ve felsefesini yine teknoloji ile birleştirerek çok daha farklı bir tasarım ile karşımıza çıkartırdı o modeli.
Ve en son tanıtılan 11 modeli… Arkasında tam 4 kamera! Biraz küçültülmüş olsa da yine çentik ekranlı bir ön yüz.. Son 3 senedir Iphone modellerinde yapılan tasarımsal köklü değişiklik, Apple’ın Steve Jobs felsefesinden uzaklaştığını gösteriyor. Siz ne düşünüyorsunuz ?